"Tedbirlerden Önce, Destekler Açıklanmalıydı"
02.12.2020
"Tedbirlerden Önce, Destekler Açıklanmalıydı"
Seferberlik, Önce Saray'da Başlamalı
Genel Başkanımız Temel Karamollaoğlu, haftalık basın toplantısında gündeme dair açıklamalarda bulundu. 3 Aralık Dünya Engelliler Günü mesajı ile basın toplantısına başlayan Temel Karamollaoğlu; 'Türkiye’nin Engelli Karnesi’ni açıkladı. Engelli vatandaşların sorunlarına da değinen Karamollaoğlu, bu sorunların çözüm önerilerini sundu.
Gündemin bir başka önemli konusu olan 'Asgari Ücret Zam Komisyonu' toplantısını da değerlendiren Karamollaoğlu, asgari ücretle alakalı; iktidara vergi alınmaması tavsiyesinde bulundu. İşçinin ve işverenin mağdur edilmemesi vurgusu yaptı.
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’ın; "devleti temsil ediyorum" açıklamasına da değinen Karamollaoğlu, Hz. Ömer’in şatafat içinde yaşamaması örneğini vererek, iktidarın zihniyet değişimine gitmesi gerektiğini söyledi.
3 Aralık Dünya Engelliler Günü
Kıymetli basın mensupları; basın toplantımıza yarın idrak edeceğimiz 3 Aralık Dünya Engelliler Günü'nün anlam ve önemine değinerek başlamak istiyorum. Bir ülkenin gelişmişlik düzeyinin en önemli göstergelerinden birisi, engelli vatandaşlarına sağladığı refah düzeyidir.
Onlara engelsiz bir hayat sunmak, gerek devlet, gerekse millet olarak hepimizin öncelikli görevidir. Bu vesile ile; engelli vatandaşlarımızın her birine mutlu, huzurlu ve güvenli bir hayat diliyorum. 3 Aralık Dünya Engelliler Günü’nü tebrik ediyorum.
Engelli Vatandaşlarımızın Sorunları ve Çözüm Önerilerimiz
Burada engelli vatandaşlarımız ile ilgili hazırlamış olduğumuz ‘Türkiye’nin Engelliler Karnesi’ni sizlerle paylaşmak istiyorum.
Bugün Engellilerin İstihdam Sorunu Var
Engelli vatandaşlarımız için, işe alımda uygulanan rasyonel olmayan kriterler ve yeterliliğine bakılmaksızın engellilerin düşük profilli işlere layık görülmeleri başlıca sorunlardan birisidir.
Engelli Dostu Projeler Hayata Geçirilmeli
Engelli vatandaşlarla ilgili ayrıntılı istatistikler tutulmalı ve gelişmeler takip edilmelidir. Evlenmek isteyen yetişkin engellilerin, yuva kurmalarına yönelik engelli dostu aile-evlendirme politikaları geliştirilmelidir. Engelli bireylere yönelik eğitim hizmetleri güçlendirilmelidir.
Engelli Bireylerin Çalıştırılması Teşvik Edilmeli
İşgücü niteliği taşıyan engelli bireylere yönelik mesleki rehabilitasyon faaliyetleri güçlendirilmeli ve bununla ilgili olarak İş-Kur çatısı altında özel meslek eğitim kurumları oluşturulmalıdır. 50 ve üzeri işçi çalıştıran iş yerlerinde engelli bireylerin çalıştırılması teşvik edilmelidir. Kamudaki kota arttırılmalı ve tamamına atama yapılmalıdır. Engelli işgücüne, talep üzerine ‘ev ortamında çalışma’ gibi alternatif istihdam imkânları sağlanmalıdır. Engelli işgücüne uygun iş imkânları sunulmalıdır.
Engelli Dostu İş Sağlığı ve Güvenliği Tesis Edilmelidir
Engelli çocuğa sahip ailelere, engel düzeyine göre aile yardımı sağlanmalıdır.
Tedbirden Önce Destek Açıklanmalıydı
Kovid-19 salgını ile karşı karşıya kaldığımız ciddi tablo hepimizin malumu. Ne yazık ki; ekonomik ve psikolojik kaygılar, milletimizin sağlığının böyle bir tehlike ile karşı karşıya getirilmesine sebep oldu. Bugüne kadar rakamlar düzgün bir şekilde topluma aktarılmadığı için, büyük bir artış olmuş gibi gözüküyor. Gerçeklerin gizlenmesinin bu salgına hiçbir katkı sağlamayacağını bilmenizi istiyorum.
Şimdi gelinen noktada iktidar salgın ile ilgili yeni tedbirleri açıkladı. Tedbir almak şart mı? Evet! Ama bir ileri, iki geri doğru bir yaklaşım değil; bunu da ifade etmek istiyorum. Bu yasak kararı alınırken, ekonomik sıkıntılar dikkate alınmazsa; ülkemizde başka sıkıntılar doğar ilerde. Lakin bir devlet, tedbirden önce millete yapacağı desteği açıklaması lazım gelirken; Mart ayından bu yana bu millete kredi dağıtıp, bankaya borçlandırmaktan başka doğru düzgün bir destek verilmedi.
Bakınız şimdi, hafta sonu sokağa çıkmak yasak; lakin evini günlük kazandığı yevmiye ile geçindiren yüz binlerce insanımız var. Bu insanların durumu ne olacak? Kahvehaneler ve lokantalar kapandı, kahvehane ve lokanta esnafı perişan olmuş durumda; bu esnaf ne yapacak?
Bizim arkadaşlarımız bu hafta Ankara Kahveciler Odası Başkanı’nı ziyaret ettiler. Mağduriyetlerini, sıkıntılarını dinlediler. Kahvehane esnafı, gerçekten ciddi bir sıkıntının içinde ve devletten destek bekliyorlar. Servis şoförleri aynı şekilde, okul kantini işletmeleri aynı şekilde…
Bu noktada bir çağrıda bulunmak istiyorum; çok acil bir şekilde esnafa faizsiz destek kredileri sağlanmalı ve Türkiye’de her haneye verilecek şekilde nakit desteği yapılmalıdır.
Asgari Ücret Zam Komisyonu
Bildiğiniz üzere asgari ücret tespit komisyonu, ilk toplantısını 4 Aralık günü yapacak. Hemen belirtelim ki; bugün Türkiye şartlarında, asgari ücretliye ödenen 2 bin 324 lira seviyesinde tutulması mümkün değil. Sürekli olarak bu konunun daha farklı şekilde ele alınması gerektiği vurgusunu yaptık.
Bakınız bugün ülkemizde açlık sınırı; 2.482 lira, yoksulluk sınırı ise 8.085 lira civarındadır. En azından iktidar, sene içinde açlık sınırı yükseliyorsa; işçi ücretlerini de o seviyeye çıkarması icap eder. Şu an yapılması en basit iş, asgari ücret üzerindeki vergilerin kaldırılmasıdır. Vergiler kalkınca, asgari ücret 3000 liraya yaklaşıyor. Aradaki fark, vergi, harç ve sigorta primlerine gidiyor. "İlk adım olarak bunu kaldırıyoruz" deseler, ne işveren ne de işçi mağdur edilecek.
O yüzden bu rakamlara göre işçinin, emekçinin hakkı gözetilmeli, zam miktarı buna göre belirlenmelidir. Bugün devlet, kendisine bir hedef koymalı; "10 yıl sonra asgari ücreti yoksulluk sınırına getireceğiz" diye. Böyle bir hedef olmadan, asgari ücreti belirlemek kesinlikle çalışana zulümdür! Eğer bu iktidar, bu hedefi iş başına geldiği zaman hedefleseydi, yılda enflasyondan fazla %7 zam verseydi; bugün asgari ücret, açlık sınırına yakın bir seviyede olacaktı.
Pandemi süreci ve ekonomik kriz derken, insanımızın artık fedakarlık yapacak takati kalmadı. İnsanımız zaten yeterince fedakarlık yaptı. Zam üstüne zamlar, hayat pahalılığı derken; destek beklediği noktada İBAN gönderip para istediniz, bu necip millet, çıkardı o parayı da verdi. Lakin sıra şimdi iktidarda! İşçinin ve işverenin mağdur edilmeyeceği şekilde bir zam düzenlemesi yapmak zorundadır.
Ekonomimiz Büyüyormuş!
Bu noktada ülkemizin ekonomisi ile ilgili kısa bir fırka anlatmak istiyorum; “Türkiye ekonomisi yılın üçüncü çeyreğinde yüzde 6,7 büyümüş…” Hikâye bu kadar...
İşsizlik azalmıyor, geçim sıkıntısı ortadan kalkmıyorsa, borcun yüz milyarlarca dolar seviyesine çıkmışsa; ekonominin doğru yolda olduğunu söyleyemezsiniz. Çarşı-pazar el yakıyor! Esnaf kan ağlıyor! İşsizlik her geçen gün artıyor! Ama gelin görün ki; Türkiye ekonomisi de büyümeye devam ediyor!
Ülkemizde Zihniyet Değişimi Şart
Son zamanlarda çokça üzerinde durduk; bu arkadaşların, ne yazık ki zihniyetinde problem var. O sebeple; günü kurtaran tedbirlerle bu ülkenin ayağa kalkması mümkün değil.
İşte bunun en son örneği; Fuat Oktay, 10 milyon liralık Mercedes'i için; "devleti temsilen biniyorum” diyor! Yani kısacası; "itibardan tasarruf etmeyiz" diyor!
Bakınız; Hz. Ömer’, Sasani ve Roma elçileri karşısına yamalı elbise ile çıkmamasını tavsiye edenlere karşı bu teklifi reddetmiştir. Lafa gelince Ömer’in adaleti ve yönetim anlayışı diyorsunuz; lakin icraata gelince Kisra gibi yaşıyorsunuz!
İtibardan tasarruf etmek zorundasınız, bu millet, günde 10 milyon lira sizin saray masrafınıza yetişmek için çalışmak, çabalamak zorunda değil! Milletin yediği kadar yemeden, milletin giydiği kadar giymeden; insanımızın derdini anlayamazsınız da çözemezsiniz deé
Türkiye’de Kriz var Millet Aç ve İşsiz.
Bu arkadaşlar, itibardan tasarruf etmedikleri için; Türkiye’de insanımız ne halde gerçekten bilmiyorlar. Bakın bunu bir mübalağa olarak söylemiyoruz.
İşte iktidar Milletvekili'nin açıklaması; "Türkiye'de kriz yok, 'işsizim, açım' diye gelenler, iş beğenmiyorlar” diyor. Gerçeklerden, milletten ne kadar koptuklarını göstermek açısından son derece önemli bir örnek!
Millet iş beğenmiyor değil, iş bulamıyor! Gidin bu sözü, İŞ-KUR önünde kuyruklarda bekleyenlere söyleyin. Gidin bu lafınızı, iş bulamadığı için AVM’de tezgahtarlık yapmak zorunda kalan makina mühendisi, elektrik mühendisi gençlere söyleyin. Aşı üretiminde çalışması gerekirken; paket serviste kuryelik yapmak zorunda kalan kimya mezunu, biyoloji mezunu gençlere söyleyin.
Fransız Devrimi’nde meşhur bir söz vardı; “ekmek bulamıyorslarsa, pasta yesinler…” İktidar da bugün aynı mantığı taşıyor. İş var, millet işi beğenmiyor zannediyorlar; halbuki iş yok iş! Muhterem arkadaşlar; Türkiye, bu zihniyet sebebiyle tıkanmıştır. Bu anlayış ile içinde bulunduğumuz sorunların çözülmesi mümkün değildir.
Devletin Ana Politikası Adaleti Tesis Etmek Olmalı
İktidar, bu ara her yaptığı icraata; "devlet politikası bu" diye bir kılıf uyduruyor. Kişiye göre değişen devlet politikası olmaz! Sabah başka, akşam başka olan bir devlet politikası olmaz!
Devlet politikasının üç önemli unsuru vardır. Bir; ülke sınırlarının korunması. İki; içeride asayiş ve güvenliği sağlamak. Hükümet kim olursa olsun, huzur ve güvenliği sağlamakla mükelleftir. Ancak bu mafya ile olmaz, suç örgütü liderlerini kahramanlaştırarak hiç olmaz! Üç; devlet politikası, adaleti kâmil manada tesis etmektir. Çünkü adalet herkese lazımdır. Bugün istismar ettiğiniz adalet, gün gelir kendi ayağınıza dolanır.
Hemen her basın toplantımızda, ısrarla adalet diyoruz. Neden? Çünkü adalet konusunda endişelerimiz maalesef azalacağına, her geçen gün daha da artıyor. Tekrar söylüyorum; adaletin tesisi, bir devlet politikasıdır. İktidara başka, muhalefete başka adalet olmaz!
Gurbetçiler Mağdur
Basın toplantımıza son bir hususu dile getirerek son vermek istiyorum. Türkiye’nin de imza attığı 'Otomatik Finansal Bilgi Paylaşımı Sözleşmesi' gurbetçilerimiz açısından mağduriyet ortaya çıkarma tehlikesi taşıyor. Önümüzdeki ay yürürlülüğe girecek bu sözleşme ile ilgili, Türkiye’nin muallak tavrı bir an önce ortadan kaldırılmalıdır. Yapılması gereken şey basit; "bu bilgi paylaşımından, yurt dışında yaşayan vatandaşlarımız muaf tutulmuştur" denmesi, sorunu çözecektir. İktidarı, bu konuyu ele almaya ve gerekli tedbirleri düşünmeye davet ediyoruz.
Fahrizade Suikastı
Muhterem arkadaşlar; son zamanlarda İran’ın önde gelen bilim adamlarına karşı gerçekleşen suikastları şiddetle kınıyorum. Hangi bahanelerle olursa olsun bu, başka bir devlete yapılan büyük bir ihanettir!
Bunun altında kim yatıyor bilmiyoruz. İddialar var ve bu iddialar çok vahim. Bu sebeple; bir anca önce gerçeklerin ortaya çıkabilmesi için uluslararası sahada da mutabakat olması gerektiğini düşünüyorum.